Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Zalim zulmüyle birlikte tarihten silinecektir. Yani bunun Netanyahu’nun da başına geleceğini göreceksiniz. Açlığa mahkum ettiği, öldürdüğü, zevk olsun diye her gün muhakkak kotalarla nişan keskin nişancılara maksat aldırttığı insanların kanının onu boğacağını göreceksiniz” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, El Alameyn kentinde Mısır Dışişleri Bakanı Badr Abdellaty ile ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Fidan, Mısır ziyaretinin bölgenin çok kritik bir periyottan geçtiği süreçte gerçekleştiğine dikkat çekerek, “Bugün ziyaretime sabah Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdulfettah es-Sisi tarafından kabul edilerek başladık. Uzun bir görüşme oldu. Sayın Sisi, ikili ilişkilere ait ve bölgeye ait vizyonunu kendileri tabir ettiler. Esasen, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Sayın Sisi’nin liderliğinde Türkiye-Mısır bağlantıları son 3-4 yıldır yakın tarihinde hiç olmadığı kadar çok ileri noktalara gitmiştir. Yalnızca ikili bağlantılarda, savunma sanayinden teknolojiye, teknolojiden ticarete kadar bir ilerleme alanı sağlamakla kalmamış, tıpkı vakitte bölgesel problemlere yönelik görüşlerimizi, stratejilerimizi yakınlaştırmış ve bu problemlere ait birlikte tahlil bulmada ortak hareket etme imkanı sağlamıştır. Önderlerimize de huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyoruz. Meslektaşım da tabir etti. 2025 yılında diplomatik ilgilerimizin tesisinin 100. yıl dönümünü kutluyoruz. 100 yıllık diplomatik mirasımızı ortak akıl ve karşılıklı hürmet temelinde daha da ilerletmeye kararlıyız. Bağlantılarımızın kurumsal yapısını ilerletmek için ağır bir efor içerisindeyiz. Yüksek seviyeli stratejik işbirliği kurulu sisteminin birinci toplantısı malumunuz geçtiğimiz yıl Ankara’da yapılmıştı. Bugün bu sistemin takibi için kurduğumuz ortak planlama kümesine yönelik hazırlıkları gözden geçirme imkanımız oldu. Mısır’la ekonomik ve ticari bağlarımız de güçlenmeye devam ediyor. Ticaret hacmimiz 2024 yılında yaklaşık 9 milyar dolara ulaşmış durumda. Amacımız inşallah 15 milyar dolar düzeyine ulaşmak. Türk firmaları Mısır’daki yatırımlarıyla istihdama ve üretime somut katkı sağlamakta. Savunma sanayi, ulaştırma ve güç güvenliği üzere alanlarda bir arada çalışmayı da sürdüreceğiz” sözlerini kullandı.
“Neredeyse gün çok bir uyum içindeyiz”
Son yıllarda hayata geçirilen altyapı projeleri ve ıslahatların Mısır’ı kalkınma açısından kıymetli bir modele dönüştürdüğünü tabir eden Fidan, “Türkiye olarak bu başarıyı yürekten kutluyor ve iş birliğimizin bölgesel barış ve refah ortamını daha da güçlendireceğine olan inancımızı yineliyoruz. Bugünkü görüşmelerimizin odağında ikili bağlantılarımıza ilaveten alışılmış ki olmazsa olmazımız Gazze konusu vardı. Değerli mevkidaşımla Gazzelilerin korunması, insani yardımların manisiz biçimde ulaştırılması ve kalıcı ateşkesin sağlanması için atılabilecek adımları ele aldık. Esasen daima de bu hususta neredeyse gün çok bir uyum içerisindeyiz. Mısır’ın Katar ve Amerika’nın birlikte yürüttüğü arabuluculuk eforlarını takdirle karşılıyoruz. Fakat tüm bu uğraşlara karşı İsrail’in ateşkes teşebbüslerini ısrarla sabote ettiğini de görüyoruz” dedi.
“Artık İsrail’in yanında durmanın bedelini ve vicdani tartısını hiç kimse taşımak istemiyor”
Fidan, “İsrail’in faşist, militarist ve fundamentalist bir zihniyetle yönetildiğini artık bütün dünya biliyor. Yapılması gereken milletlerarası toplumun bir ortaya gelmesi ve Netanyahu rejimine karşı adaleti ve insanlığı savunmasıdır. Bugün Filistin davası global seviyede artık çok daha güçlü bir pozisyona gelmiştir. Bilhassa Batı dünyasında Filistin’i destekleyen kamuoyları hükümetleri üzerinde daha fazla baskı kurmaya başlamıştır. Artık İsrail’in yanında durmanın bedelini ve vicdani yükünü hiç kimse lakin hiç kimse taşımak istemiyor. Son devirde Filistin’i tanıyan ülkelerin sayısındaki artış memleketler arası toplum nezdinde yarattığımız farkındalığın bir sonucudur. Burada bedelli arkadaşımla birlikte içinde bulunduğumuz Temas Grubu’nun emeğinin de hakikaten çok bir büyük bir hissesi var. Bu gelişmeyi son derece değerli ve umut verici buluyoruz. Kıymetli kardeşim Badr ve öbür mevkidaşlarımızla bir arada Gazzelilerin hakları için çalışmaya devam edeceğiz” biçiminde konuştu.
“İsrail’in planı, yayılmacı ve soykırımcı siyasetinin yeni bir aşamasıdır”
İsrail’in Gazze’yi işgal planına da değinen Fidan, “Bildiğiniz üzere Netanyahu hükümeti yeni bir adım attı ve Gazze’yi büsbütün işgal etme niyetini açıkladı. Biz bu planı sonuna kadar reddediyoruz. Kelam konusu plan İsrail’in yayılmacı ve soykırımcı siyasetinin yeni bir basamağıdır. Bu adım karşısında İslam dünyası olarak tam bir dayanışma içinde hareket etmeli ve milletlerarası toplumu harekete geçirmeliyiz. Bu anlayışla İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi Dönem Başkanı sıfatıyla İslam İşbirliği Teşkilatını toplantıya çağırmaya karar verdik. İsrail’in soykırım siyasetlerine karşı milletlerarası hukuku ve insani kıymetleri en güçlü formda savunacağız. Şu hususu net bir biçimde tabir etmek istiyorum, Filistin Filistinlilerindir. Filistinlilerin kendi topraklarından çıkarılmasını hedefleyen her türlü efor yok kararındadır ve başarısız olmaya da mahkumdur. Türkiye ve Mısır olarak bu tıp senaryoların karşısında durmaya devam edeceğiz” tabirlerini kullandı.
“Bugüne kadar yaklaşık 102 bin ton insani yardım gönderdik”
Gazze’ye insani yardım teminine ait konuşan Fidan, “Gazze’ye insani yardımların ulaşılması hayati kıymet taşımaktadır. Gazze’deki kardeşlerimiz için bugüne kadar yaklaşık 102 bin ton insani yardım gönderdik. Gazze’ye insani yardım ulaştırılması için birlikte hareket ettiğimiz Mısır’a yakın iş birliğinden ötürü bir defa daha huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum. Mısır’ın alandaki varlığının Gazze’deki insani krizin hafifletilmesi ve ateşkesin tesisi için kilit kıymet taşıdığının şuurundayız. Filistinli kardeşlerimize yardım götürmesi için Mısır’la birlikte çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
Libya ve Sudan
Mısır’daki temaslarında bölgeyi ilgilendiren başka bahislerin da ele alındığını vurgulayan Fidan, “Mısır malumunuz birebir vakitte Akdeniz’de de komşumuzdur. Bugünkü görüşmelerimizin Akdeniz kıyılarımızın çabucak karşısına düşen El Alameyn’de gerçekleştirilmesini sembolik olarak da değerli görmekteyiz. Doğu Akdeniz’i ilgili tüm tarafların legal menfaatlerine ve hakkaniyet prensibine hürmet duyulan bir istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istiyoruz. Mısır’la son yıllarda geliştirdiğimiz stratejik bağlantı çerçevesinde bilhassa bölgemize yönelik, Afrika’ya yönelik, ortak mevzularda da bir arada çalışıyoruz, görüşler geliştiriyoruz. Bugünkü görüşmelerimizde Libya, Sudan, Somali, Suriye ve Lübnan belgelerini da etraflıca görüşme imkanımız oldu. Memnuniyetle gördük ki buradaki görüşlerimiz de büyük ölçüde birbiriyle örtüşmekte. Libya’da birlik, bütünlük ve kalıcı istikrarın sağlanması için ortak uğraşlarımızı sürdürüyoruz. Libyalı kardeşlerimizin müreffeh bir geleceğe kavuşmasını istek ediyoruz. Sudan’da süregelen çatışmaların son bulması ve Afrika Boynuzu’nda barışın hakim kılınması, tıpkı biçimde Mısır’la birlikte ortak dileğimizdir. Türkiye olarak Sudan’ın birliğini, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Akan kanın derhal durması ve ülkeyi bölünmeye götürecek adımlardan vazgeçilmesi gerekmekte. Mevcut meselelere diplomatik ve barışçıl tahliller bulmak zorundayız” sözlerini kullandı.
“İsrail’in Lübnan ve Suriye başta olmak üzere etraf ülkelere yönelik de kalıcı planları var”
Fidan, “Diğer taraftan Lübnan ve İsrail örneğinde görüldüğü üzere, Lübnan ve Suriye örneğinde görüldüğü üzere, İsrail’in yalnızca Gazze’yi işgal etmek, Batı Şeria’yı işgal etmek üzere bir planı yok. Birebir vakitte buna ilaveten Lübnan ve Suriye başta olmak üzere etraf ülkelere yönelik de kalıcı planlarının olduğunu görüyoruz. Bu planların ya işgal ya bu ülkeleri zayıflatma ve kaosla alakalı olduğunu çok yakından görüyoruz. Pahalı kardeşimle bilhassa İsrail’in yayılmacı siyasetlerine karşı görüşlerimizi değerlendirdik. Bu hususta gerek bölgemiz, gerek milletlerarası toplum neler yapabilir, onu ele aldık. Artık yalnızca soykırım değil, İsrail’in bölgedeki yayılmacılığının da hem bölge güvenliği için hem memleketler arası toplum için son derece kıymetli bir tehdit olduğunun altını birlikte çizdik. Ben pahalı kardeşime konut sahipliği için bir kere daha teşekkür ediyorum. Türkiye ve Mısır bu coğrafyada barış ve istikrarın ana ögesi olmaya devam edecektir. Bu şuurla ortaklaşa çalışmaya ve istişarelerimizi sürdürmeye devam edeceğiz. Bugünkü görüşmelerimizin Türkiye ve Mısır münasebetlerini yeni ufuklara taşımasını temenni ediyorum. Bedelli kardeşime huzurlarınızda bu vesileyle bir defa daha teşekkür etmek istiyorum” halinde konuştu.
“Zalim, zulmüyle bir arada tarihten silinecektir. Bunun Netanyahu’nun da başına geldiğini göreceksiniz”
Fidan, basın toplantısında Türkiye ve Mısır ortasında Gazze için sağlanan uyumun ilerideki günlerde yeni teşebbüslere öncülük etmesinin kelam konusu olup olmayacağına yönelik sorulan soruyu ise şu halde cevapladı:
“Türkiye ve Mısır olarak Gazze’ye yönelik eforlarımızı birçok alanda koordine ediyoruz. Bildiğiniz üzere baştan itibaren bilhassa insani yardımların temini ve iletilmesi konusunda çok ağır bir işbirliğimiz vardı. Mısır Kızılay’ı, Türk Kızılay’ı, AFAD bir ortaya geldiler. Bilhassa El-Ariş Limanı’nın kullanılması konusunda gösterilen misafirperverlik olağanüstü uygundu. Buraya çok ölçüde yardım gereci gönderme imkanımız oldu ve göndermeye de devam ediyoruz. Ama şu anda İsrail’in uyguladığı soykırım siyaseti daima yeni bir etaba taşınıyor. Milletlerarası toplum yardım gönderdikçe İsrail bu yardımların içeri girmemesi ve Filistinlilerin açlıktan ölerek adeta bir yok olma noktasına gelip topraklarını kendilerinin istekli olarak terk etmesini sağlamaya yönelik bir siyaset var. Yani bunu bir açıkça konuşmamız gerekiyor. İsrail’in gayesi Gazze’yi Filistinsizleştirmek. Filistinlilerin yaşamadığı, kendi işgalini daimi, kalıcı yerleşimcileri yerleştirebileceği bir hale getirebilmek. Bir taraftan açlık yoluyla soykırım siyasetini uygularken, öteki taraftan muhakkak başlı ülkelerle temasa geçip Filistinlileri almaları istikametinde baskı uygulamakta. Alışılmış ki bu ülkeler Filistinlileri kabul etmiyorlar. Lakin milletlerarası toplumun daha evvel de defaatle tabir ettik, sınıfta kaldığı, sistemin çöktüğü, hakkın değil, güçlü olanın kazandığı bir dünyanın artık ilan edildiği bir periyoda girmiş durumdayız. Bu beraberinde silahlanma yarışını, çeşitli bölgelerdeki başka güvenlik krizlerini kesinlikle tetikleyecek. Tıpkı vakitte ezilenlerin memleketler arası hukukun hiçe sayılarak, bütün yerleşik kuralların hiçe sayılarak ezilmeye devam ettiği bir süreçte, bu sorun artık yalnızca Filistinlilerin, Arap dünyasının yahut Müslümanların sorunu olmaktan çıktı, yeryüzünde bütün ezilenlerin sorunu haline gelmiş durumda. Münasebetiyle bu aslında Filistin’de akan şehit kanları, günahsız bayan ve çocuk kanları, Filistin’de, Gazze’de görünür bir muvaffakiyete çabucak dönüşmese de, dünya çapında bu kanların diğer gayretlerin tohumlarını sulayan can suyu olduğunu görmekteyiz. Bu şehit kanları, bu günahsızların kanları, feryatları, dünyanın her yerinde baş gösteren haklı uğraşların yükselmesine kesinlikle ki sebep olacaktır. Dünya gözünü bu olay sebebiyle bir kere daha açmıştır. İsrail’in çeşitli medya vasıtalarıyla son 50 yıldır, 60 yıldır oluşturduğu illüzyonun giderek ortadan kalktığını, dünyanın genel nüfusunun uyuduğu uykudan uyandığını ve gerçek çıplaklığı, adaletsizliği gördüğünü müşahede etmekteyiz. Bu dünya ismine bir kazanımdır, hakikat ismine bir kazanımdır, adalet ismine bir kazanımdır. Fakat neyin değerine? Binlerce malum, günahsız bayan, çocuk şehidin kıymetine. Bununla uğraşımız her türlü düzlemde devam edecek. Pes etmek yok, ümitsizliğe düşmek yok. Zulmün ve zalimin uzun periyodik hakim olduğu hiçbir yerde görülmemiştir. Tarihte bunun örneği yoktur. Zalim zulmüyle birlikte tarihten silinecektir. Yani bunun Netanyahu’nun da başına geleceğini göreceksiniz. Açlığa mahkum ettiği, öldürdüğü, zevk olsun diye her gün aşikâr kotalarla nişan keskin nişancılara maksat aldırttığı insanların kanının onu boğacağını göreceksiniz. Biz bu hususta birlikte çalışmaya devam ediyoruz arkadaşlar. Yaptığımız çok iş var, yapacağımız daha da çok iş var. Dünyayı ayağa kaldırmamız gerekiyor. Yalnızca hükümetleri değil, sivil toplum örgütlerini, üniversiteleri, bu hususta sesi çıkabilecek bütün bölümlerin artık ayağa kalkması ve sesini yükseltmesi gerekiyor. Biliyorsunuz bizim geleneğimizde, Müslüman olarak, yani itiraz etmenin üç kademesi var. Niyetle, kalple, lisanla ve elle, yani kim hangi formla buna karşı koyabiliyorsa karşı koymak zorunda. Artık periyot, evre bu evredir.”
“Kafkaslar’da kalıcı barışa yönelik bir umudun yeşerdiğini görmek bizi keyifli ediyor”
Dün akşam ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan önderleri ortasında imzalanan muahedeye ait soru alan Fidan, “Dün Washington saatiyle öğlenden sonra, bura saatiyle gecele imzalanan Kafkaslar’daki bu muahede değerli bir gelişme. Alışılmış bizim burada olduğumuz bir devir dilimine denk geldi. Biliyorsunuz Azerbaycan toprakları yaklaşık 30 sene Ermenistan işgali altında kaldı, Karabağ kısmı. Azerbaycan verdiği kahramanca çaba ile kendi topraklarını işgalden kurtardı. Doğal bu işgalden kurtarılma, bölgedeki dondurulmuş çatışmanın artık bir barış muahedesiyle nihayete erdirilmesi ve kalıcı halde olmasını mecburî kıldı. Taraflar ortasından süren epeydir süren bir müzakere süreci vardı. Bu müzakere sürecinde büyük ölçüde bilhassa dün Washington’da paraf altına aldıkları metinde uzlaştılar. Metnin dışında olan birkaç tane konu var. Bunlardan biri kelamını ettiğiniz üzere Zengezur Koridoru. Bu kaidelerin da oluşmasıyla paraf altına alınmış metinlerin imza altına alınacağını inşallah gelecek periyotta görmeyi ümit ediyoruz. Amerika’nın teşebbüsüyle hayata geçirilen bu merasim olağanüstü değerli. Yani bu kadar çatışmanın olduğu bölgemizde en azından Kafkaslar’da barışa yönelik, kalıcı barışa yönelik bir umudun yeşerdiğini görmek bizi memnun ediyor” sözlerini kullandı.
“Anlaşma ile ilgili evvelden bizlere bilgi verilmişti”
Fidan, “Türkiye, Cumhurbaşkanımızın vizyonuyla başından itibaren nasıl Azerbaycan’ın haklı işgale karşı gayretine takviye verdiyse, işgal sonrası periyotta barışı hayata geçirmeye yönelik sürece de olanca gücüyle takviye verdi. Her iki tarafı da bu hususta cesaretlendirdi. Biz bu vesileyle her iki tarafa da attıkları bahadır adımlardan ötürü takdir ediyoruz. Amerika’nın bu bahisteki yapan teşebbüsünden ötürü onların bu katkılarını da takdir ediyoruz. Olağan Zengezur koridoru hayata geçtiği vakit, yani öngörüldüğü formuyla, şu anda taraflar biliyorsunuz burada genel bir mutabakat içindeler. Ayrıntılar hala tartışılacak. Dün gece mutabakatın imzalanmasından itibaren burasının saatiyle kıymetli meslektaşım Sayın Ceyhun Bayramov’la da uzun bir görüşme yaptım, oradaki imza altına alınan mutabakatlarla ilgili. Öncesinde zati bizlere bilgi verilmişti. Lakin bizim bilgi verildiği formuyla mi oldu, diğer ayrıntılar var mı, yok mu, onları gözden geçirme imkanımız oldu. Bu esnada koridorla ilgili bahisleri da görüştük. Olağan burada yani birlikte vizyonumuzdaki stratejimizdeki koridor hayata geçerse, Avrupa’dan başlayıp Asya’nın derinliklerine kadar kesintisiz gidecek bir ulaştırma koridorunun değerli bir ayağı olacak Zengezur Koridoru. Bu Türkiye’yi Kafkaslar üzerinden, Hazar üzerinden yalnızca Orta Asya’ya değil, direkt olarak Türk dünyasına bağlayacak. Türk dünyasını Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlayacak. Avrupa’yı Türkiye üzerinden daha Asya’nın derinliklerine bağlayacak. Çok amaçlı bir yol olacak. Ben çok güzel bir gelişme olacağını düşünüyorum. İnşallah kısa vakitte hayata geçer” formunda konuştu.
“Kafkaslar için istediğimizi Orta Doğu için de istiyoruz”
Fidan, “Dediğim üzere, bizim tek bir vizyonumuz var. Yani Mısır’la da bu vizyonumuz ortak. Kafkaslar için istediğimizi Orta Doğu için de istiyoruz. Orta Doğu için istediğimizi Karadeniz için de istiyoruz. Karadeniz için istediğimizi Akdeniz, Akdeniz için istediğimizi Balkanlar, Balkanlar için istediğimizi Ege Denizi için. O da barış içerisinde, istikrar içerisinde, herkesin egemenliğine, toprak bütünlüğüne hürmet duyarak, sorunların olduğu yerde de güce değil, iş birliğine giderek bir huzur havzası oluşturmak. Bu huzur havzasının üzerine ekonomik kalkınmayı, ticareti oturtmak ve toplumların refahını yükseltmek, refahla birlikte beraberinde medeniyeti daha da yüksek noktaya taşımak, insanlığın ilerlemesini bu evrelerle mümkün kılmak. Bunların olmadığı yerde insanın daha da fazla vahşete, yokluğa, birbirini yok etmeye, öldürmeye gerçek gittiğini tekraren bölgemizde gördük. Kaldı ki bizler kadim bir medeniyetin mirasçılarıyız. Tarihimizde olup da bugün fakir kaldığımız kıymetlerin hayata geçirilmesi bizim jenerasyonumuzun üzerine düşen büyük bir borç. Biz de sorumlu şahıslar olarak inşallah daima birlikte bunu hayata geçirmek için çalışıyoruz. Ben tekrar ilginiz için teşekkür ediyorum” dedi.
Anlık Sivas Haber
