Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Birekul ve Prof. Dr. Hidayet Oğuz, Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde; Konya Büyükşehir Belediyesi, Meram Belediyesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi iş birliğiyle yürütülen Lystra Antik Kenti hafriyat çalışmalarını yerinde inceledi.
NEÜ Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Birekul ve Prof. Dr. Hidayet Oğuz, Lystra Antik Kenti hafriyat alanında yürütülen çalışmaları yerinde gözlemlerken hafriyat lideri NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Erken Hristiyan ve Bizans Sanatları Ana Bilim Kısmı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlker Mete Mimiroğlu’ndan süreç hakkında bilgiler alarak istişarelerde bulundu. Lystra Antik Kenti’nin gerek kadim tarihi art planıyla gerekse kıymetli bir inanç turizmi destinasyonu olması hasebiyle Konya ve Türkiye açısından kıymetine dikkat çeken NEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Birekul, “Bu hafriyatlar bir taraftan tarihi zenginliği ortaya çıkartırken öteki taraftan üniversitemizin kentle buluştuğu ve bilimsel katkı sunduğu müstesna alanlardan birisini oluşturuyor. Hafriyat lideri Doç. Dr. İlker Mete Mimiroğlu hocamız ile değerlendirmeler yaparak, hafriyatın niteliğinin üniversitemizdeki öteki alanlarla da ilişkilendirilerek disiplinler ortası bir anlayışla nasıl artırabileceği konusunda görüş alışverişinde bulunduk. Lystra Antik Kenti’nin hem bilim topluluğuna hem de kent turizmine kıymetli katkılarının olacağı kanısıyla paydaş kurumlarımızla çalışmalarımızı sürat kesmeden sürdürüyoruz” dedi.
“Çok kıymetli bulgulara ulaşıldı”
Antik kentte devam eden çalışmalarla ilgili değerli bilgiler veren Doç. Dr. İlker Mete Mimiroğlu, “Lystra Antik Kenti hafriyatının ikinci yılındayız. Rektör yardımcılarımızın ziyaretiyle süreci istişare ettik. Bu yılki hafriyatlar bilhassa, kentin ana kilisesi olarak düşündüğümüz yapıda sürmekte. Geçen sene başlanan hafriyat, dört farklı takım tarafından devam ettiriliyor. Epeyce büyük boyutlu bir yapı olan kilisede çalışmalarımız sürüyor. Kiliseyle birlikte dört farklı periyodu olduğunu düşünüyoruz yapının. Birinci devri 5 ve 6. yüzyılda olan yapının daha sonraki yüzyıllarda birkaç sefer yanmasıyla birlikte tekrar tekrar onarılarak kullanılmış. En son Orta Bizans periyodunda ortasına küçük şapel yapılmış. Bu da yapının dini ehemmiyetinin epeyce fazla olduğunu ve tıpkı bölgenin daima kullanılma isteğinin olduğunu gösteriyor. Burada yürütülen hafriyatlarda çok sayıda mezar da tespit edildi. Kilisenin haziresi olarak düşündüğümüz mezar ana bölgesi, bölgenin kutsallığını gözler önüne seriyor. Yaklaşık 42 mezar şimdiye kadar kazıldı ve çalışmalar devam ediyor. Çok değerli bulgulara da ulaşıldı. Bu sene kentin en üst katmanında hem 16. yüzyıl Osmanlı hem de Selçuklu devrinin güçlü bir biçimde yaşandığını gösteren buluntulara ulaşıldı. Kilisenin kuzey ve güneyine eklenen sur yapısının izleri de açığa çıkarıldı; bu yapı, kentin Orta Bizans devrindeki hudutlarını anlamamız açısından büyük değer taşıyor. Höyüğün etrafını çevrelediğini düşündüğümüz sur yapısı hayli büyük boyutlu olmakla birlikte ne yazık ki yüzyıllar boyunca hem savaşlarda tahrip olması hem de bölgedeki halkın taşları sökmesiyle kalıntılar temel düzeyinde günümüze ulaşmış durumda” dedi.
Anlık Sivas Haber
