Bilim insanlarının yaptığı detaylı incelemeler, dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü’nde ciddi bir kirlilik sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Sentinal-3 uydu verileriyle gerçekleştirilen araştırmalar, göldeki kirliliğin boyutlarının endişe verici seviyelere ulaştığını ortaya koydu. Van Gölü’ndeki kirliliğin, özellikle yerleşim alanlarının yakınlarındaki bölgelerde, klorofil-a oranlarının normalin çok üzerinde seyretmesiyle açıkça görülebiliyor. Bu durum, göldeki ekosistemde ciddi bozulmaların yaşanma ihtimalini gündeme getiriyor.
Uydu görüntüleri ve saha verileri, gölde biyolojik döngünün yavaş işlediğini ve uzun süreli etkilerin görüldüğünü ortaya koyuyor. Artık arıtılmadan göle boşaltılan atık sular, göl yüzeyinde yoğun yosun oluşumu, kötü koku ve ekosistem çöküşüne yol açmakla kalmayıp, gelecekte yaşamın sürdürülebilirliğini de tehdit ediyor. Bu nedenle, uzmanlar acil önlemler alınması gerektiğine işaret ediyorlar.
Sentinel-3 Uydusu ve Klorofil-a Analizi
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, detaylı uydu verilerini inceledi. Elde edilen bilgiler, Van şehir merkezi, Erciş, Tatvan ve Muradiye-Çaldıran bölgesinde bulunan Bendimahi Çayı’nın göle döküldüğü alanlarda, klorofil-a konsantrasyonunun 17-18 mg/metreküp seviyelerine ulaştığını gösteriyor. Buna karşılık, gölün açık alanlarında bu değerler yaklaşık 0,2 mg/metreküp civarında seyrediyor.
Dr. Akkuş, bu verilerin göldeki ekolojik durumu anlamamızda önemli ipuçları verdiğine vurgu yaparak şunları söylüyor: “Her sucul ekosistem, kendisine ulaşan kirliliği belli bir ölçüde absorbe eder. Ancak bu sınır aşıldığında, ‘ötrofikasyon’ dediğimiz kirlilik olgusu ortaya çıkar. Van Gölü ise son derece kırılgan bir ekosisteme sahip çünkü biyolojik döngüsü yavaş işler. Rakımı düşük göllerde bu süreç daha hızlanırken, Van Gölü’nde kirliliğin temizlenmesi uzun zaman alır.”
Kirliliğin Ekosisteme Zararları ve Uyarılar
Uydu görüntülerinde gölün çeşitli noktalarında, özellikle Van, Erciş, Tatvan ve Muradiye’den gelen Bendimahi Çayı’nın giriş yaptığı bölgelerde, klorofil-a oranlarının çok yüksek seviyelerde olduğunu gözlemliyoruz. Bu değerler gölün açık alanlarında 0,2 mg/metreküp seviyesinde kalırken, şehir yakınlarındaki bölgelerde 17-18 mg/metreküpe ulaşabiliyor. Bu durum, göl ekosisteminin alarm verdiğinin açık göstergesidir.
Akkuş, yaptığı açıklamada, “Arıtılmadan göle bırakılan atık sular, gölde ciddi yosunlaşma ve kötü koku oluşumuna neden olur. Bu süreç devam ederse, özellikle büyük şehirlerin kıyılarında geniş yosun adacıkları oluşacak, göl tabanındaki taşlar tamamen yosunla kaplanacak ve canlı yaşamı ciddi şekilde etkilenerek sona erecektir”.
Uzmanlar, Van Gölü’nün artık kirli suya bile tahammülü kalmadığını belirterek, “Gelecek nesillere temiz bir göl bırakmak istiyorsak, göl kenarındaki tüm arıtma tesislerinin tam kapasite ve sorunsuz çalıştırılması şarttır”.
İşte bu kritik uyarılar, gölün korunması ve sürdürülebilirliği adına harekete geçmenin önemini ortaya koyuyor. Van Gölü’nün sağlıklı kalabilmesi için alınacak önlemler, bölgedeki ekolojik dengeyi yeniden tesis etmenin anahtarıdır.
Detaylar ve güncel gelişmeler için Anlık Sivas haberlerini takip edebilirsiniz.