Çocuklarda erken yaşlarda karşılaşılan duygusal sıkıntılar, bazen fark edilmesi güç sessiz bir içe kapanış haliyle, bazen de aşırı dışa dönük davranışlarla kendini gösterebilir. Bu süreçte çocukların tırnak yemeği, alt ıslatma (nürezis), öfke patlamaları, uyku sorunları gibi davranışları, onların ruhsal dünyalarındaki karmaşık duygusal yüklerin ve stresin dışa yansıması olabilir. Bu belirtiler, çocukların iç dünyasında yaşadıkları çatışmaları ve baskıları anlamasında önemli ipuçları sunar.
Modern yaşamın hızla değişen dinamikleri, aile yapısında yaşanan dönüşümler, dijital çağın getirdiği yeni alışkanlıklar ve artan akademik beklentiler, çocukların üzerindeki duygusal yükleri büyütmekte ve onların davranışsal bozukluklar geliştirmesine neden olabilmektedir. Uzmanlar, bu belirtileri sadece geçici bir dönem olarak görmektense, çocukların duygusal ve psikolojik sağlığı açısından ciddi ipuçları olarak değerlendirmeli.
Psikolog Eda Kalaycıoğlu, bu konudaki görüşlerini şu sözlerle dile getiriyor: “Kendini ifade etmekte zorlanan çocuklar, davranış yollarını kullanarak duygu ve ihtiyaçlarını anlatmaya çalışırlar. Tırnak yeme, alt ıslatma, öfke patlamaları ve uyku sorunları gibi davranışlar, çoğu zaman çocukların ruhsal sıkıntılarının habercisi olabilir. Bu acımasız gibi görünen davranışların altında yatan sebep genellikle çocukların karşılaştığı stres ve baskının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu noktada, en büyük güç ve iyileştirici etki ailesinden gelir.”
Acıbadem Kent Hastanesi’nden Klinik Psikolog Eda Kalaycıoğlu, çocukluk döneminin, sadece bedensel değil, aynı zamanda sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimin temelinin atıldığı kritik bir dönem olduğunu vurguluyor. Bu süreçte ortaya çıkan davranışların, genellikle doğal gelişimsel adımlar olmasının ötesinde, altta yatan psikolojik zorlanmaların ve duygusal travmaların işaretleri olabileceğine dikkat çekiyor. Kalaycıoğlu, “Sürekli tekrarlayan ve fonksiyonlarını bozacak türden davranışlar, genellikle kaygı, stres, travma ve güvensizlik gibi duyguların göstergesi olabilir. Çocuklar, duygularını her zaman kelimelerle açıkça ifade edemezler ve bu yüzden davranışlarını kullanarak anlatmak isterler” diyor. Ayrıca, erken çocukluk döneminde yaşanan duygusal zorlukların, bazen içe kapanış ve sessizlikle, bazen ise saldırganlık ve agresif davranışlarla kendini gösterebileceğini belirtiyor. » Öfkeyi göstermek için vurma, bağırma veya eşyaları fırlatma gibi fiziksel veya sözel tepkiler, çoğu zaman bastırılmış öfke veya aile içi çatışmaların dışa vurumu oluyor.
İkinci önemli davranış biçimi ise, içe kapanma veya sosyalleşmekten kaçınma durumudur. Çocukların, sosyal ortamlardan uzak durması, konuşmaktan çekinmesi veya arkadaşlık kurma konusunda zorlanması, genellikle özgüven eksikliği ve sosyal kaygıya işaret eder. Bu durumu tetikleyebilecek faktörler arasında ise, akran zorbalığı, aile içi ilgisizlik ve yüksek akademik beklentiler yer alabilir. Ayrıca, regresif davranışlar olarak tanımladığımız, çocukların yaşlarının gerisinde davranışlar sergilemesi, yaşa uygun olmayan alt ıslatma (enürezis) ve parmak emme gibi alışkanlıklar da sık görülür. Bu tepkiler, yaşanan büyük yaşam olaylarına, örneğin taşınma, boşanma ya da yeni bir kardeşin doğumu gibi durumlara karşı çocukların geliştirdiği tepki biçimleridir.
Çocuklar, stresli dönemlerde kendilerini rahatlatmak amacıyla tekrarlayıcı alışkanlıklara yönelebilirler; bunlar arasında tırnak yeme, saç çekme veya kalem ısırma gibi davranışlar bulunur. Bu davranışlar genellikle gerginlik ve ruhsal huzursuzluk belirtisidir ve özellikle sınavlar veya önemli yaşam olayları gibi stresli zamanlarda artış gösterebilir.
İyileştirici güç ise, hiç şüphesiz aile içinde bulunur. Kalaycıoğlu, “Sağlam, sevgi dolu ve tutarlı bir aile ortamı, çocuğun kendisini güvende hissetmesini ve psikolojik gelişimini destekler” diyor. Ailelerin öncelikle, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını fark edip anlayışla yaklaşması önemlidir. Bunun için, ebeveynlerin tehditkar olmayan ve pozitif disiplin ilkeleri doğrultusunda hareket etmeleri gerekir.
Kalaycıoğlu, ebeveynlere şu önerilerde bulunuyor: “Çocuklarınızın neye ihtiyacı olduğunu anlamak, onları dinlemek ve empatik iletişim kurmak çok önemlidir. Cezaya dayalı değil, teşvik edici ve destekleyici yaklaşımlarla davranışlarını yönlendirebilirsiniz. Örneğin, ödevi yapmayı erteleyen bir çocuğa ‘Ödevini tamamladığında, beraber en sevdiğin oyunu oynayabiliriz’ şeklinde pozitif pekiştirmeler kullanmak, onun motivasyonunu ve güven duygusunu artırır. Pozitif disiplin, hem sınırlar koymanıza hem de bu sınırlar içinde nasıl hareket edeceğini anlamasına yardımcı olur. Böylece çocuklar, sorumluluk almayı, davranışlarının sonuçlarını görmeyi ve duygularını sağlıklı ifade etmeyi öğrenirler” diye belirtiyor.