Türkiye’nin kültürel mirası açısından büyük öneme sahip Bayburt Kalesi’nin hemen önüne inşa edilen modern beton bina, bölge halkı ve ziyaretçiler arasında ciddi tepkilere neden oldu. Tarihi dokusuyla dikkat çeken kalenin silüetini bozduğu iddia edilen bu yapı, görsel bütünlüğü olumsuz yönde etkiledi. Vatandaşlar, özellikle atmosferi ve estetiği bozan bu yeni yapıya karşı duruşlarını dile getirerek, kentlerinin kimliğine zarar verdiğini savunuyorlar. Kaleden detaylı görüntüler alınırken, özellikle hava çekimleri, binanın kalenin hemen önünde yükseldiğini ve diğer yapılarla kıyaslandığında çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, tarihi mirasın korunmasının yanı sıra, şehir siluetinin de ciddi şekilde tahrip olduğunu gösteriyor.
Bayburt Kalesi, yaklaşık 150 bin metrekarelik geniş bir alan üzerinde, 3 kilometre uzunluğunda surları ve 30 metre yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük üçüncü kalesi olma özelliğine sahip. Tarih boyunca askeri ve sivil yerleşim alanı olarak kullanılmış, Saltuklular, Bizanslılar ve Osmanlılar gibi pek çok medeniyetin izlerini taşıyan bu yapı, bölgenin zengin kültürel geçmişinin en önemli sembollerinden biri. Ancak, kalenin hemen önüne yükselen yeni beton bina, bu tarihi yapının estetik ve kültürel değerlerini gölgeleyerek, bölge halkının tepkisini çekti.
Eski Belediye Başkanı Pekmezci’nin Çalışmaları ve Güncel Tartışmalar
Yeni yapı tartışmalarına, eski Belediye Başkanı Hükmü Pekmezci döneminde gerçekleştirilen çalışmalar da yeniden ışık tutuyor. Yaklaşık dört yıl önce, Saat Kulesi Meydanı’ndan kalenin görünürlüğünü artırmak amacıyla başlatılan projede, iki katlı yapının üst katları kamulaştırılarak yıkılmıştı. Bu çalışmalar, kentteki tarihi ve kültürel dokunun korunması adına olumlu karşılanmıştı. Ancak, bugün aynı noktadan bakıldığında, yükselen yeni bina, kalenin tarihi estetiğine gölge düşürmekte ve bölgenin görsel bütünlüğünü bozmakta.
Vatandaşların ve Mahalle Sakinlerinin Tepkisi
İstanbul’da yaşayan ve memleketi Bayburt’a sık sık gelen Bahtinur Daştan, bu yeni bina ile ilgili düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi: “Şu yeni yapılan bina, kalenin görüntüsünü, çehresini bozdu. Bu kale hepimizin, çok seviyoruz buraları. Mahallemizde sokaklar olsun, merdivenler olsun, her yer bozuk. Çevreye bir baksınlar. Hiç hoş bulmuyoruz, güzel değil. Bir zahmet kim ilgileniyorsa, ilgililer buraya baksın. Şu görüntü hoş mu gerçekten?”
Görüntü Kirliliği ve Kent Kimliği
Mahalle sakinlerinden Gürsel Karapınar, Bayburt’ta benzer mimari yapılarının giderek arttığını ve kentin adeta bu görüntü kirliliğine alıştığını belirtti. “Bayburt’ta onlarca değil, yüzlerce bu ucubelerden var” diyerek, bölgenin estetik açıdan büyük zarar gördüğüne dikkat çekti. Ayrıca, bu tür yapıların artışını, kentte kurulu olan ‘rant çarkı’ ile ilişkilendirerek, ekonomik çıkarlar uğruna kültürel ve tarihi değerlerin göz ardı edildiği görüşünü dile getirdi.
İmar ve Rant Çarkı Tartışmaları
Gelişen yapılaşmanın önlenmesi adına çeşitli kurumlara başvurduklarını anlatan Karapınar, belediyeye ve valiliğe yaptıkları şikayetlerin sonuçsuz kaldığını ifade etti. “30 Haziran’da valiliğe, ayrıca Anıtlar Kurulu’na dilekçe gönderdik. Ancak, herhangi bir geri dönüş olmadı. Bu rant çarkı, yıllardır durdurulamadı ve bu durum, kentte ciddi bir memnuniyetsizlik yaratıyor” diyerek, ekonomik çıkarların, kültürel ve tarihsel değerlerin önüne geçtiğini vurguladı.
Şehir Yaşanmaz Hale Geliyor
Karapınar, bu yapılaşmanın sadece estetik değil, aynı zamanda şehrin sosyal ve kültürel yapısını da tehdit ettiğine dikkat çekti. “Bir kentin mimarisi, o kentin eğitim ve kültür seviyesinin göstergesidir” diyerek, mevcut durumdan büyük endişe duyduğunu belirtti. Yapılaşmanın, kentte yaşam kalitesini düşürdüğünü ve kentin yaşanmaz hale geldiğini ifade eden Karapınar, “Ağlanacak durumdayız” diyerek, toplumun bu duruma sessiz kalmasını eleştirdi.
Yasal ve Siyasi Müdahale Gerekliliği
Son olarak, binanın yıkılması ve kentteki benzer yapıların önüne geçilmesi için güçlü siyasi irade gerektiğine değinen Karapınar, “Bu bina ancak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın iradesiyle yıkılabilir. Diğer kurumların müdahale edemediği bu duruma, siyasi otoritenin dur demesi gerekiyor” dedi. Ayrıca, toplumun bu konuda ortak hareket etmesi gerektiğine vurgu yaparak, seslerini duyurmanın önemini belirtti.
Kaynak: Anlık Sivas Haber