Dışişleri Bakan Hakan Fidan, Türkiye olarak öncelikli amacın bölgedeki çatışmaların biran evvel durması olduğunu söyledi. Türkiye’nin kendi göbeğini kendinin kestiğini söz eden Bakan Fidan, terörle mücadelede gelinen noktayı da kıymetlendirerek, “Türkiye’nin terörle uğraşta ağır bir tecrübesi var” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, bir dizi ziyaret ve incelemelerde bulunmak üzere Aksaray’a geldi. Valiliği ve kimi kurumları ziyaret eden Bakan Fidan, iş adamları ve sivil toplum örgütleriyle yaptığı toplantıda basın mensuplarına da açıklama yaptı. Türkiye’nin dünden bu güne geldiği nokta ve verilen çabalar başta olmak üzere yapılan çalışmaları anlatan Bakan Fidan, “Aslında son 22 yıldır Cumhurbaşkanımızın liderliğinde AK Parti iktidarının ortaya koyduğu iktisat ve kalkınma siyasetleri, aslında Anadolu kentlerinin bin yıllık birtakım noktalardaki aksilikleri nasıl yendiğinin muazzam bir örneği, bir muvaffakiyet kıssası. Doğal biz ilerlemeyi seven bir medeniyetiz. Geldiğimiz noktada aslında geçmişte olduğumuz dezavantajlı durumları değil, bugün ‘Neden daha fazla ilerleyemiyoruz? Neden daha fazla imkan sahibi olamıyoruz?’ diye imkansızlıkları daha fazla gündeme getirip eleştiriyoruz. Giderek Türkiye’nin aslında toplumuyla birlikte bir ekonomik kalkınma, bununla birlikte bir atılım içerisinde olmasını daima birlikte yaşıyoruz. Bunun tabi getirdiği sancılar var, sosyolojik, ekonomik hususlar var. Onları da buna paralel çözmeye çalışıyoruz. Aslında Türkiye’nin ortaya koyduğu bölgedeki örnek dış siyaset, ‘Kim ayakta kalıyor? Kim savaştan kaçınmış? Kim daha fazla ekonomik olarak ileriye gitmiş? Kimin halkı daha müreffeh? Kimin halkı daha fazla birlik ve beraberlik içerisinde?’ etrafımızdaki ülkelere baktığımız vakit. Kiminki daha yeterliyse demek ki orada daha yeterli bir siyasal liderlik var. Daha büyük profesyonel bir çalışma, gayret var. Tabi ki dediğim üzere bunların hepsi geliştirilmeye ilerlemeye muhtaç mevzular. İnsan olmamızın tabiatından kaynaklanan bir konu. Ancak ortaya koyduğumuz bu örnek dış siyasetin Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ardında yatan temel dinamik, itici güç, motor işte Aksaray üzere Anadolu’daki vilayetlerimizin, ilçelerimizin, halkımızın, müteşebbisimizin, aydınımızın, çalışanımızın, herkesin bir geriye gelerek kendi alanında ortaya koyduğu emek uğraş ve hayata dört elle asılması. Muvaffakiyet üretmesi ve bu muvaffakiyetin besbelli bir halde ticarete, endüstriye, kalkınmaya, ilerlemeye, eğitime, bilime, teknolojiye yansıması. Savunma sanayi başta olmak üzere bilim ve teknolojinin aslında Türkiye’de ne kadar ilerlediğini görüyorsunuz. Dünya ile rekabet ettiğimiz vakit atlatmamız gereken adımlar var. Fakat kendimizle yaptığımız yarışa baktığımız vakit şöyle son birkaç yüz yılın yarışına, ne kadar fazla aralık tak ettiğimizi göreceğiz. Yani bin yıllık Anadolu’daki Türk İslam tarihinde hiç girilmemiş yerlere yol götüren, elektrik, su götüren, konut, medeniyet götüren ir hale gelmiş durumdayız. Artık bütün vilayetlerimiz, ilçelerimiz toplumsal imkan, devlet imkanları açısından eşit duruma gelmiş halde. Tabi burada bir orta sınıf tuzağına da düşmeden daha da burada patinaj yapmayıp ilerlemenin, ekonomik olarak kalkınmanın yollarını da bulmamız gerekiyor. Bu tabi ki geldiğimiz bir nokta geçmişe kıyasla muvaffakiyet lakin öteki ülkelere kıyasla, gelecek amaçlarımıza kıyasla atmamız gereken ağır amaçlar var. Ne kadar güçlü endüstrimiz, ticaretim varsa, ne kadar yeterliysek o kadar ilerlemeye çalışıyoruz” diye konuştu.
“Hedefimiz, bölgemizdeki çatışmaların biran evvel durması”
Öncelikli maksadın bölgedeki çatışmaların durdurulması olduğuna değinen Bakan Fidan, “Dış politikalarda bu kadar etkin ve dinamik olurken neyi hedefliyoruz? Bölgemizdeki çatışmaların biran evvel durması bizim için birinci öncelik. Dolayısı ile ister güç kullanımımızda, ister ulusal güvenlik faaliyetlerimizde baktığımızda bizim terörle uğraştan öteki operasyonlara kadar bir numaralı amacımız bölgede istikrarı, huzuru ve sakinliği sağlamak. Artık Türkiye o denli bir devlet ki, bizim devletimiz milletimiz tarafından kurulmuş, onun başında bir çatı. Devletimiz milletimizi soğuktan, sıcaktan, bölgedeki dertlerden koruyan çok şükür sağlam bir kale. Buna karşılık devletimizin gölgesinden istifade eden bölgede çok sayıda halk, devlet ve millet var. Sizin farkında olmadığınız kadar başka ülkelerin, Balkanlar’a bakın, Orta Doğu’ya bakın, Kafkaslara bakın, Türkiye’den bekledikleri vardır. Bu da aslında olağandır. Her büyük kara coğrafyasında, ulus devletlerinin olduğu yerlerde bir itici gü, motor rolü oynayan bir devlet vardır. Endüstrisi uygundur, nüfusu güçlüdür, güvenliği uygundur, beşerler rahatlıkla teşebbüste bulunur, para kazanırlar, ticaret yaparlar, çocukları uygun eğitim alır, hastaları düzgündür, yolları yeterlidir, ulaşım kabiliyetleri vardır, telekomünikasyon da sorun yoktur. Bütün bunların alt yapıları çağdaş vakitlerde 85-90 milyon nüfusluk bir ülkeye vermek hakikaten ağır bir uğraş ve emek istiyor. Artık bu türlü bir alt yapısı olan ülke ister istemez nüfus ve alt yapısıyla etrafındaki ülkeler için lokomotif misyonu, koruyu ülke vazifesi üstleniyor. Bu da bize ekstra sorumluluk yüklüyor. Dolayısı ile bizim yerelde başlattığımız bu politik atağın dış siyasete yansırken yalnızca Türkiye’nin menfaatlerini ilerleten değil, aslında bizim dış siyaset anlayışımız ile bölgenin geneline de huzur ve istikrar getiren ir noktada olmamız gerekiyor. Suriye ile ilgili, Irak ile ilgili, İran, Kafkas, Karadeniz, Balkanlar, Ege, Akdeniz, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Batı Akdeniz, Orta Afrika ve güneyindeki Afrika coğrafyası, Atlantik’in öteki tarafında Amerika’nın altında, Güney Amerika’daki, Latin Amerika’daki bütün ülkelerle olan bağlarımız, Karayip’ler deki ortaya koyduğumuz diplomatik atılım, Asya Pasifiğe gittiğiniz vakit ülkeleriyle önemli ciddi Kurumsallaştırdığımız faaliyetler. Bir ekseriyânın aslında ne işe yaradığını hem takip eden bir avuç insan biliyor, yüklü olarak da o coğrafyada faaliyet gösteren iş adamlarımız biliyor. Yani Türkiye bir yere gittiği vakit ekonomik etkiyi nasıl artırıyor, iktisadını ve ticaretini nasıl ilerletiyor, bu değerli. Türkiye’nin yeni açılım alanlarında götürdüğü tabi yalnızca ticaret, ikili, karşı tarafa imkan sağlayan imkaları değil, bir siyasi çizgi, bir siyasi istikrar. Vakit zaman gereksinim içerisinde olan ülkelere verdiğimiz birazcık askeri yardım yaptığınız vakit nasıl tesir ettiğini görüyorsunuz. Bilhassa terörle mücadelede” formunda konuştu.
“Türkiye’nin terörle gayrette ağır bir deneyimi var”
Terörle uğraş hakkında konuşan Bakan Fidan, “Türkiye’nin terörle gayrette ağır bir deneyimi var. Burada geliştirdiği kabiliyetler var, istihbari, operasyonel kabiliyetler var. Savunma sanayi eserleri var. Diyelim Somali şu anda terörle çaba de aşikâr bir muhtaçlık içerisindeyken onlara yaptığımız yardım, diğer Afrika ülkeleri, öbür civardaki ülkeler. Bunlara bizim terörle gayrette yaptığımız yardım o ülkelerdeki iklimi birden teğe değiştiriyor. Biz terörle gayret derken hiç kimse bizim yardımımıza oyun değiştirici bir yardımla gelmedi. Yani en uygun dostumuz Batı’da gölge etmesin, bizim düşmanlarımıza dayanak vermesin yetiyordu. En yeterlisi o idi. Bir kseriyânın aslında dolaylı da olsa belirli bir dayanak içerisinde olduğunu da yıllar içerisinde gördük” sözlerini kullandı.
“Kendi göbeğimizi kendimiz kestik”
Türkiye’nin başka ülkelere yaptığı yardım ile kaosun önüne geçildiğine, huzur ve refahın oluştuğuna dikkat çeken Bakan Fidan, “Cumhurbaşkanımızın tabiri ile biz kendi göbeğimizi kendimiz kestik. Çok şükür, bu kabiliyetler bizi daha da güçlendirdi. Ancak beraberinde şunu da getirdi, şu farkındalığı da oluşturdu. Bizim üzere gereksinimi olan ülkelere, bize yardım edilmemiş olabilir fakat bizim üzere gereksinimi olan ülkelere birazcık yardım ettiğiniz vakit aslında sorunun çabucak çözüldüğünü, insanların iktisada, eğitime, olağan toplumsal hayata, aile hayatına yöneldiğini, hayatın daha farklı ilerlediğini, daha olağan ilerlediğini, daha dert, sefalet, gözyaşı, kaos, yıkımın olduğunu görüyorsunuz. Elinizdeki gücü de hayırda kullanmak aslında ilişkin olduğunuz medeniyetle, çizgiyle alakalı bir bahis. Yani oburunun çektiği düşünceye ‘Bana ne’ diyebilen, ondan adeta, ‘Başkası berbat ben iyiyim’ diye bu türlü bir memnuniyet içerisinde bulunan zihinde değil bizim toplumumuz. Toplum bu türlü olmadığı vakit bunu stratejik kültürde devlet idaresine, dış siyasete çeviri edilmesinde biz de birebir biçimde toplumun bu bedellerini kendi siyasetimize yansıtıyoruz. Gereksinim içerisinde olan devletlere, dinine, mezhebine bakmadan yardım ediyoruz. Hakikaten yapabileceğimiz bir şey var ise. Bu türlü yaptığınız vakit dünyada fitnenin önüne geçmiş oluyorsunuz, fitne yani düzensizlik, kaos olmuyor, huzura ve istikrara daha fazla katkıda bulunuyorsunuz” dedi.
Anlık Sivas Haber
