Mardin’de yüksek su tüketimiyle bilinen mısır gibi ürünlerin, 800 metre derinlikten su çekilerek sulanması, çevre ve enerji kaynakları açısından sürdürülebilirliği ciddi anlamda tehdit ediyor. Bu derinlikten suyun çıkarılması, hem yer altı su seviyelerinin hızla erimesine yol açarken, hem de bölgenin enerji altyapısını büyük ölçüde zorlamaktadır. Tarımsal sulama sırasında kullanılan bu yüksek enerji tüketimi, bölge elektrik altyapısında ciddi sorunlara neden olmakta ve enerji maliyetlerini artırmaktadır. Ayrıca, bu durum sadece tarım sektörünü değil, bölgenin genel enerji politikalarını da olumsuz yönde etkilemektedir.
Sektör temsilcileri, mısır üretiminin kısıtlanmasının ardından ortaya çıkan belirsizliği gidermek ve alternatif ürünlere yönelmek amacıyla, devletin aktif destek ve garantilerini devreye sokması gerektiğini vurguluyor. Tarımsal üretim ve pazarlama alanında istikrar sağlanmadan, çiftçilerin yeni ürünlere yönelmesi oldukça güç görünüyor. Bu nedenle, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) alım garantisi ve teşvikleri, üreticilerin güvenle yeni ürünler denemeleri ve sürdürülebilir tarım yapmaları için temel unsurlar arasında yer almalı.
Çiftçilerin ve sektör temsilcilerinin beklentileri
Mehmet Şerif Öter, Mardin Zahireciler ve Hububatçılar Derneği Başkanı, yaşanan belirsizliğin tarımda ciddi bir durgunluğa yol açtığını belirterek, şunları söyledi: “Devlet, mısıra alternatif ürünleri net olarak açıklamalı ve bu ürünler için teşvik ve alım garantisi vermeli. Yıllardır bu ovada mısır ekiliyor ve bu ürünle ilgili silolar, kurutma tesisleri, sulama altyapısı kuruldu. Eğer mısır yasağı kalıcıysa, yerine geçecek ürünler ve bu ürünlere yönelik altyapı yatırımlarının da devlet tarafından desteklenmesi gerekir.”
Çiftçilerin güven sorunu ve yeni ürünlere geçişteki belirsizlikler, üreticilerin yeni ürünlere yönelmesini engelliyor. Öter, şöyle devam etti: “Çiftçiler, ekersem ürünlerini satamayacaklarından veya zarar edeceklerinden korkuyor. Eğer TMO alım garantisi sağlarsa, çiftçiler bu ürünleri ekmekte tereddüt yaşamaz ve yeni alternatiflere yönelebilirler.”
Enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği
Öter, bölgedeki yüksek su tüketiminin ve enerji maliyetlerinin ciddi boyutlara ulaştığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Mısır gibi suyu yüksek tüketen ürünlerin bölgedeki sulama sistemi üzerindeki yükü büyük. Bu, sadece tarımı değil, enerji altyapısını da olumsuz etkiliyor. Su, 700-800 metre derinliklerden çekiliyor ve bunun enerji maliyeti oldukça yüksek. Bu nedenle, GAP kanallarının en kısa sürede tamamlanması ve bölgenin su ihtiyacını karşılayacak sürdürülebilir altyapı projeleri hayata geçirilmelidir.”
Alternatif tarım yöntemleri ve planlama
Öter, seracılık gibi alternatif tarım yöntemlerinin de gündemde olduğunu belirterek, “Ancak bu alanın plansız gelişimi, sürdürülebilirliği zedeler. Seracılık, devlet destekleri ve uzman rehberliğiyle planlı olarak yürütülmeli. Tarımda doğru planlama ve eğitim olmadan, kaynaklarımızı koruyamadan yeni yöntemlere geçmek riskli olur.”
Sonuç olarak, bölgedeki tarım ve enerji politikalarının bütüncül ve planlı olması, hem çiftçilerin güvenli üretim yapmasını sağlayacak hem de sürdürülebilir çevre ve enerji kullanımı açısından önemli bir adım olacaktır.